Meyve Ve Sebzelerdeki Benzersiz Sanat


Aynı kuru topraktan çıkan, aynı su ile sulanan meyveler ve sebzeler inanılmaz bir çeşitliliğe sahiptir. Meyvelerin ve sebzelerin lezzetleri, kokuları ve tadları düşünüldüğünde akla böyle bir çeşitliliğin nasıl ortaya çıktığı sorusu gelecektir. Aynı topraktan, aynı suyu ve mineralleri kullanarak, farklı tad ve kokuları yüzyılardır hiç şaşırmadan ve birbirlerine karıştırmadan tutturanlar, elbette ki üzümlerin, karpuzların, kavunların, kivilerin, ananasların kendileri değildir. Bu benzersiz lezzet, görünüş ve tad onlara Allah tarafından verilmektedir.

Gerek hayvanlar gerekse insanlar, bitkilerin üretmiş olduğu besinleri tüketerek hayatlarını sürdürebilecek enerjiyi elde ederler. Yani bitkiler tüm canlılara fayda vermek için nimet olarak yaratılmışlardır. Bu nimetlerin çoğu da insan için özel olarak tasarlanmıştır. Çevremize, yediklerimize bakarak düşünelim. Üzüm asmasının kupkuru sapına bakalım, incecik köklerine…

En ufak bir çekme ile kolayca kopabilecek görünümdeki bu kupkuru yapıdan elli altmış kilo ağırlığında, insana lezzet vermek için rengi, kokusu, tadı, kısaca herşeyi özel olarak tasarlanmış sulu üzümler çıkar. Bir de karpuzları düşünelim. Yine kuru topraktan çıkan bu sulu meyve insanın tam ihtiyaç duyacağı bir mevsimde, yani yazın gelişir. İlk ortaya çıktığı andan itibaren bir koku eksperi gibi hiç bozulma olmadan tutturulan o muhteşem kavun kokusunu ve o ünlü lezzetini de düşünelim. İnsanlar fabrikalarda koku üretimi yaparken sürekli kontrol yapar, aynı kokuyu tutturabilmek için büyük bir emek sarfederler; ama meyvelerdeki kokunun tutturulması için herhangi bir kontrole ihtiyaç yoktur.

Tüm bunların yanısıra her meyve mevsimine uygun bir içeriğe sahiptir. Örneğin, kış mevsiminde C vitamini yüklü, enerji veren mandalinalar, portakallar vardır. Sebzelerde de canlıların ihtiyaç duyacağı her türlü mineral ve vitamin mevcuttur. Sebze ve meyvelerin incecik kökleri, kara topraktan çektikleri kimyasal maddeleri fotosentez işlemi sonucunda son derece faydalı besin maddelerine dönüştürürler.

Bu şekilde düşünerek yeryüzündeki bitkilerin tümünü inceleyebiliriz. Bu incelemenin sonunda elde ettiğimiz sonuç, bitkilerin insanlar ve tüm canlılar için özel olarak tasarlanmış, yani yaratılmış oldukları sonucu olacaktır. Alemlerin Rabbi olan Allah tüm besinleri canlılar için var etmiştir ve bunları, her birinin tadı, kokusu, faydası çeşit çeşit olacak şekilde yaratmıştır. Bu da O’nun yaratmadaki gücünü ve eşsiz sanatını gösterir.

Bitkilerdeki Hassas Rakamlar

 

 

Yeryüzünde 500.000 den fazla bitki çeşidi vardır.

Angiosperm,çiçekli bitkilere verilen isimdir.230.000 çeşidiyle,yeryüzünde en fazla bulunan bitkidir.

Ağaçlardaki taşıma sistemi sayesinde su, Mamut ağacında olduğu gibi,120 metre yükseğe dahi çıkabilir.

Erişkin bir akağaç,sıcak bir yaz gününde, her saat için tek başına yaklaşık 265 litre su kaybeder.bitkilerde bulunan kusursuz kök sistemi sayesinde, buharlaşan suyun her damlası anında yenilenir.

1000 metrekarelik ormanlık bir alanda, ağaçlar 7,5 ton suyu rahatlıkla havaya verebilirler.

Bitkiler, toprak çözeltisinde bulunan çok sayıdaki inorganik iyon arasından sadece ihtiyaçları olan 13 tanesini alırlar.

Bitkiler ihtiyaçları olan tüm mineralleri topraktan alır.Bu maddeler toprakta tek olarak bulunmadığı için, bitki bunları iyon olarak emer.

Brezilya’da Hura adındaki ağaç, kuruyup tohumlarını yayma vakti geldiğinde, tohumlarını yaklaşık 12 metre uzağa fırlatabilir.

Bazı bitkiler, tohumlarını su aracılığıyla yayar.80 gün süreyle suda kalabilen ve bu süre içinde hiç bozulmayan, çimlenmeyen tohumlar vardır.

Bir yılda atmosfere verilen karbondioksit miktarı, 147 milyar tondur.Yeşil bitkiler tarafından temizleme amacıyla atmosferden alınan karbondioksit miktarı da 129 milyar tonu bulur.

Karalardaki karbondioksit-oksijen dolaşımında görülen 18 milyar tonluk bu açık, okyanuslarda görülen karbondioksit-oksijen dolaşımıyla bir ölçüde azaltılabilmektedir.

Bir yerleşim alanından 2 km. uzaklıkta bulunan bir orman havasının, yerleşim alanının havasına oranla % 70 oranında daha az toz parçacıkları içerdiği görülmüştür.Hatta ağaçlar, yapraksız oldukları kış dönemlerinde bile havadaki tozları %60 oranında filtre ederler.

Bir yaprağın yüzeyinin 1milimetrekaresinde 50-700 kadar gözenek(Stoma) olabilir.Yaprağın tamamında ise gözenek sayısı milyonları bulabilir.Örneğin; ayçiçeğinin tek bir yaprağında 13 milyon stoma sayılmıştır.

Normal filizlenme oranı %20 olan turp tohumlarının, belirli bir frekanstaki sese uzun süre tabi tutulduklarında, filizlenme oranlarının %80-90 arttığı görülmüştür.Araştırmacılar, bitkinin büyümesini kontrol eden “Giberellik asit” adlı hormonun, “işitme”den de sorumlu olduğunu düşünmektedirler.

Bir yaprağın ortasındaki 1 milimetrekarede 500.000 adet klorofil bulunur.Klorofil, havadaki karbondioksidi, elde ettiği hidrojenle birleştirme görevini, saniyenin 10 milyonda biri kadar kısa bir sürede yerine getirir. Bir fincan kahvede 1000 den fazla kimyasal madde bulunur. Hiçbirinin tek başına bir tadı yoktur, ancak her biri bütün kahve tozunun birer parçasıdır.